20 Eylül 2010 Pazartesi

SİYAH VE BEYAZ FARELER-PATLAMIŞ MISIR VE KOLA


Bir düzlükte karşısına öfkeli bir hayvan çıkan bir yolcuya dair nicedir anlatılan bir Doğu meseli vardır. Hayvandan kaçan adam kurumuş bir kuyunun içine girer, ama aşağı baktığında kuyunun dibinde ağzını açmış kendisini yutmaya hazırlanan bir ejderha görür. Talihsiz adam öfkeli hayvan tarafından öldürülmekten korkusuyla ne kuyudan dışarı çıkabildiği, ne de ejderha tarafından yenilmekten korkusu nedeniyle kuyunun dibine inebildiğinden, kuyunun içindeki bir çatlaktaki bir dalı yakalar ve ona tutunur. Ellerinde gitgide güç kalmamakta, o da az sonra kendisini yukarıda ve aşağıda bekleyen ölüme boyun eğmek zorunda kalacağını düşünmekte, ama gene de dala sıkı sıkıya tutunmaya devam etmektedir. Derken iki fare görür. Bir siyah bir de beyaz fare. Fareler sürekli onun tutunduğu dalın üzerinde gezinmekte ve dalı kemirmektedirler. Az sonra dal kopacak ve adam da ejderhanın ağzının içine düşecektir. Yolcu bunu görür ve ölümden kurtuluş olmadığım anlar. Dala tutunmaya devam etmekte, ama aynı zamanda etrafına da bakınmaktadır. Dalın yapraklarında birkaç damla bal görür. Bal damlalarına diliyle uzanır ve onları yalamaya başlar. Ben de aynı şekilde hayatın dalına tutunmuştum, biliyordum ki ölüm ejderhası beni bekliyordu, ondan kaçış yoktu ve o beni paramparça edecekti. Böylesi bir işkencenin içine neden düştüğümü anlayamıyordum. Beni bir zamanlar avutan o balı yalamaya çalışıyordum, ama o bal bana artık bir tat vermiyordu ve o siyah-beyaz, gece-gündüz fareleri benim tutunduğum dalı kemirmeye devam ediyorlardı. Ejderhayı apaçık bir şekilde görebiliyordum ve baldan da artık bir tat alamaz olmuştum. Sadece, kendisinden kaçış olmayan o ejderhayı ve de fareleri görüyor, onlara odaklanmış olan bakışlarımı bir başka yana çeviremiyordum. Ve bu bir mesel de değil, herkesçe anlaşılabilecek, o çürütülemeyecek hakikatin ta kendisidir .
 TOLSTOY. İTİRAFLARIM

HANDE.PATLAMIŞ MISIR VE KOLA
Bu hikayeyi okumayı da anlatmayı da oldum olası sevmişimdir. Hepimizin hayatta ne yapacağını bilmediği durumlar, bir şeyler yapsa bile artık ona hiçbir şeyin zevk vermediği anlar vardır. Hepimiz en az bir kez aklımızdan ölme fikrini geçirmişizdir. Ama gariptir ki ölmekten ölesiye korkarız. :)
Biz yaşamak için var olduk ve yaşamak istiyoruz. Ama hiçbir şey hayalini kurduğumuz gibi olmuyor. Bu yazdığınız bir kitabı sinemada izlemek gibi birşey. Asla sizin tasarladığınız gibi olmuyor ama siz yinede izlemeye devam ediyorsunuz. Sizin tasarınız olduğu için hayatınıza sahip çıkıyorsunuz. Beklide amacınız sadece para kazanmaktır. Tasarladığınız şeyin nasıl yansıtıldığı sizin için önemli değil . Ya da eğlence. Beklide sadece nasıl olacağını merak ettiniz. İnsanların ne düşündüğü de sizin için önemli olabilir. Hayatınızı alkışlayacaklar mı? Yuhalayacaklar mı? Filme lanet edip mi çıkacaklar bunu görmek istiyorsunuz. Bu hikâyedeki balı yalamak, hayatınızın filmini izlerken patlamış mısır yemek gibi bir şey. Muhakkak yanında tat verecek bir şeylerin olması şart. Mesela kola gibi. Ama her güzel şey gibi onun da istenmeyen bir sürü etkisi vardır. Bir kere şişmanlatır, bolca şeker ve asit barındırır, sonra meyan kökü ve fareler ile ilgili bir çok hikaye vardır. Siyah ve beyaz fareler, burada da karşımıza çıkıyor. Hyatımızın her anında olduğu gibi. Yani sana güzel gelen ve tat veren şey sonunda fazla kaçırırsan, nasıl içileceğini bilmezsen sana zarar verir. Hayat size gaz ve şişkinlik yapabilir, güzel şeylere susatabilir. Alacak paranız olmazsa yada istediğniz şeyden kalmadıysa, herkes sizden önce davrandıysa elde edememek sizi mutsuz edebilir. Patlamış mısırınızın yanında içecek bir şey yok. Su bile alamadınız. İşte Kendi hayatınızın tuzu da ilk önce zevk verse de daha sonra dayanılmaz hale de gelebilir. Sonuçta mısır tuzsuz,kola da şekersiz olmaz. Belki mısırınız paylaşacak bir aileniz olur ya da eşiniz, sevgiliniz. Beklide yapayalnız olursunuz. Belki böylesi hoşunuza gider ya da gitmez. Neyse konuyu daha fazla karıştırıp içinden çıkılmaz hale getirmeyelim. Eminim ki Tolstoy’un bu yorumu okuduktan sonra kemikleri sızlayacaktır. Ama amacım size sadece biraz bal sunmaktı. Size dokunacak bir hikaye okudunuz yanında biraz benim WordCoke’umdan için . Bal da patlamış mısır da güzeldir, yemesi zevklidir ama hayatınızın ve izlediğiniz filmin konusuna bağlı. Umarım alkışlanacak bir hayatınız olur. Yada olmasa da biliyorsunuz ki kör her zaman öldüğünde badem gözlü olacak. Hepinizin badem gözlerinden öperim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder