11 Aralık 2010 Cumartesi

ÖNCE DANS VARDI ... (HOMEROS)


DANSIN TARİHİ, TANGO 
ARİF ALAŞANLA DANS VE TANGO ÜZERİNE
Bütün sanatların atası danstır denir. Sizce de bütün sanatlar dans ile mi doğmuştur?
Sanatın doğuşu dans ile olmuştur. Tarihin başlangıcından bugüne kadar yapılan arkeolojik araştırmalar da bunu destekler. İnsanlar kendilerini her zaman dans ile ifade etmişlerdir. Mısırda hiyeroglifleri de incelersek, pek çok kelime cümle, figürlerle anlatılmıştır. Bilirsiniz, dilsizler hareketlerle konuşur, her bir hareket kelime ve cümleleri ifade eder. Bu tarihin her safhasında da aynıydı. İnsanlar kendilerini ifade edebilmek için figürler kullandı ve bu figürlerden dans ortaya çıktı.
Uzak doğuda da hala insanlar, örneğin Tayland da el hareketleri ile belli hikâyeler anlatırlar. Japonların konuşmadan sadece hareketlerle ve müzikle yaptığı geleneksel tiyatroları var.
Bütün dünyanın her yerinde aynıdır.  Afrika kabilelerinde örneğin düğün için, cenaze için yaşadıkları her önemli olay için dans seremonisi düzenlerler. Kızıl derililerde de aynıdır. Eski western filmlerinde de izleriz. Kabileler kendi arasında toplanıp ateş etrafında dans eder. Kutlamalarını, ayinleri hep dans ile yaparlar.
joaquin cortesTango da at ve süvarilerin de önemli bir tema olduğunu söylerler…
Dansların temaları folklorik bir özellik taşır. Bu folklorik temalarda en etkin figür ise hayvanlardır. Bir Afrika kabilesinin dansını izlediğinizde; onların güç temsili olan hayvanının, orangutanın hareketlerini görürsünüz. Kızılderili kabilelerinde ise şahlanış ve at temasını görürsünüz. Balkan ülkelerinde ve biz de ise; zeybekten sirtakiye kadar olan danslarda kartal teması ön plandadır. Kolların açılışı kartalın gökte süzülüşünü temsil eder. Yere eğilip bardağın alınıp daha sonra fırlatılarak kırılması; avını yakalayan kartalla özdeşleştirilir. Arjantin’de de aynı şey söz konusu olmuştur. Arjantin hayatında da süvariler ve atın önemli bir yeri vardır ve danslarında figür olarak kullanılması olağandır.
Tango ile insanlar kendilerini nasıl ifade etmişlerdir?
Tangonun tarihine bakacak olursak; Tangonun anavatanı Arjantin’dir. Afrika’dan ve çeşitli yerlerden Arjantin’e göç eden insanlar, burada yaşayan halka birleşerek ortak bir paylaşımı, bir dansı yani tangoyu ortaya çıkarıyorlar.  Arjantin’de  cafeler vardır. Bizim toplumumuzda Arjantin’deki cafe mantığının direk bir adı bulunmuyor. Bu cefelerde farklı olarak müzik var ve insanlar dans ediyor. Tango işte bu Cafe’lerde iki erkeğin atışması olarak; erkek erkeğe bir dans olarak başlıyor. Fakat erkek erkeğe uygulanmayı farklı bir şekilde değerlendirmemek lazım. Bu iki erkek karşılıklı olarak kavga etmek ya da tartışmak yerine birlerine dansları ile atıfta bulunuyorlar.
Bir çeşit dans düellosu da diyebiliriz o zaman tangonun başlangıcı için…
İki farklı tarafın kendi yaratıcılıklarını katarak yaptığı figürler ve bu dans yaygınlaşarak gittikçe artan bir kitleye ulaşıp; Arjantin’in varoşlarında kadınlarla birlikte de uygulanmaya başlıyor. Tango tutkulu bir danstır. O dönemin koşulları içinde elit tabaka tangoyu, uygulanış tarzı açısından reddeder. Arjantin kapalı bir toplumdur ve bu elit kesime göre tango dansının içerdiği hareketler, saygın bir bayan ve erkeğe yakışmayacak niteliktedir.
Arjantin’in elit tabakası tangoyu dışladıysa eğer, Avrupa’ya tango nasıl ulaştı?
O günün koşullarında Avrupa ve Paris çok önemli bir kültür merkezi. Arjantin’den yapılan göçlerle tango, Avrupa’ya da taşınıyor.Fransızlara ve Fransız kültürüne de dünyada büyük bir ilgi var. Avrupa’ya Arjantinlilerin getirdiği tangoya, Fransa’da büyük bir merak uyanıyor. Tango zamanla popüler bir dans haline geliyor. Arjantin’de kendi kültürlerini küçümseyen halk; Fransa’ya geldiklerinde bu dansın Popülerliği ile karşılaşınca, tango Arjantin’de de kabul gören bir dans haline geliyor ve zamanla tüm dünyaya yayılıyor.
Tango Türk toplumuna nasıl ulaşmış?
Atatürk sayesinde… Atatürk Avrupa seyahatleri sırasında vals ve tango ile tanışıyor. Cumhuriyetimizin kurulduğu yıllarda ise Cumhuriyetin bir bayram gibi kutlanılmasını ve kutlamaların bir gelenek haline getirilmesini istiyor. Bunun da ancak dans ile olabileceğini bildiriyor…
Ataturk-baloda-dans-ederken-resimleriİlk Cumhuriyet Balosuna katılacak kişilerin Atatürk dansla tanışmasını sağlıyor…
Evet  ama Atatürk o zaman fark ediyor ki çevresinde yeterince dans bilgisine sahip kişiler yok. O sırada görev yapmak ta olan İstanbul valisi, bu konuşmalara şahit oluyor ve dans hakkında İstanbul’da bilgi sahibi insanların olduğunu ve bu konu ile yakından ilgilenebileceğini iletiyor. Bir gayri Müslim, o zamanlar İstanbul’da dans dersleri veriyor. Bu kişi Ardaş Panansyan’dır. Bende yaşlılık dönemine rast gelsem de kendisinden kısa bir süre için dans dersleri aldım. Ankara’da bir dans kursu açılıyor ve Panasyan Ankara’ya davet ediliyor. Ankara’daki belli ailelere dans dersi vermeye başlıyor. Türkler de Tango ve vals ile bu sayede tanışıyorlar ve tango da Türk cemiyet hayatının vazgeçilmezleri arasındaki yerini alıyor.
Cumhuriyet balolarından günümüzde de tangonun popülerliği arttı. Gençler de düğünlerinde yani hayatlarındaki en özel günde, açılış dansı olarak tangoyu tercih ediyorlar. Düğünler görsel bir şölene dönüşüyor ve unutulmaz bir hatıra olarak akıllarda kalıyor…
Aslında dans hep var. Ülkelerin yaşadığı krizler, savaş veya deprem gibi istenmeyen durumlarda; sosyal  yönler hep pasifize ediliyor.  Bu dönemlerin haricinde, insanların olmazsa olmazı,dünyanın tek ortak lisanı danstır. Eski dönem filmlerinde de görürüz; bir erkek kadına olan aşkını, dans ederken dile getirir. Bunun altında yatan bir gerçek var. Uzmanların ortak bir görüşü var; İnsanların pozitif anı, yani olumlu karar vermeye en yakın zamanı, dans ederkenkidir.
Erkek kırılganlığını azaltmak için mi kadının en mutlu ananı seçiyor? Yani erkek bilincinde mi dansın kadının duygularını pozitif etkilediğinin?
Uzmanların görüşüdür bu yönde… Bilinçli olarak yapan insanlarda vardır tabii ki. Erkeğin en büyük korkusu, reddedilmektir. Evlilik teklifini de bu sebeple dans ederken yapar. En çok mutlu olduğumuz anlar da dans ettiğimiz anlardır. İnsanların evlilik gibi en mutlu anlarında da, dansı tercih etmesinin doğal bir sonuç olduğunu düşünüyorum.
Al  Pacino’nun  Kadın Kokusu filmi de bu dansın popülerleşmesinde önemli bir etken olmuştur…
Tabii ki oldu. Hatta bizim bu konuda pek çok röportajımız yayınlandı. İnsanlarımız çok duygulu ve dansa karşı çok fazla ilgimiz var. Birçok şeyi yaşıyoruz ve onunla bütünleşiyoruz. Alpacino’nun dans teması normal bir zamanda çok büyütülecek bir değer değil ama orada his var, duygu var. Dansı bilmeyen bir kadının, dans ettiği anlar çoktur ama Kadın Kokusu filmindeki görsellik bambaşka.
Sizin filmlerden aklınızda kalan unutamadığınız bir  dans sahnesi var mıdır?
Rudolp Valantino’nun Latin aşıklar filmindeki tango sahnesi muhteşemdir… Ayrıca tangoyu dünya sevdiren filmde Latin Aşıklar’dır.

ARİF ALAŞAN KİMDİR:
İ.Ü. Hukuk fakültesi  ve İstanbul Üniversitesi işletme fakültelerinde okudu. Özel dans Stüdyolarından, Ardaş Panasyan ve Beyoğlu’ndaki çeşitli okullardan dans derleri aldı. Madam Olga’dan bale eğitimi alarak sanatını pekiştirdi. 1982’de Şey Gazetesi Mecmuasının organize ettiği  dans yarışmasında önce İstanbul’da daha sonra da Türkiye’de Şampiyon oldu. 1982-1983’te Türkiye’yi temsil etmek için yurt dışına gitti. 1984 Arif Alaşan Estetik Dans Kurslarını kurdu. 1999-2000 yıllarında Federatif yapı kuruldu. 2001 de çeşitli sanatçılarla birlikte Sportif salon dansları derneğini kurdular. Bir dönem Dans Federasyonu başkanlığını yaptı. 2004-2005 Sportif dans komitesi başkanı oldu. Şehir tiyatrolarında müzikallerde oynadı. Ünlü tarihçi Cemal Kutay ile yaptığı söyleşilerden Atatürk’’ün Çağdaş Yaşama ve Dansa Verdiği Önem isimli bir kitapçık hazırladı…
YAZAN: HANDE SÖNMEZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder