20 Şubat 2012 Pazartesi

DİKKAT! TEHLİKELİ MADDE

Turhan Yükseler, Türkiye’de yetişmiş olan müzik dâhilerinden biri… Ender bulunan bir kulağa sahip… İstisnai bir şekilde küçük yaşta konservatuara alınması ile başlayan müzik hayatında önemli başarılara imza atmış. Müzisyen olunmaz, müzisyen doğulur sözünün yaşan bir kanıtı olan Turhan Yükseler, Eurovision tarihinin en genç orkestra şefi, Türkiye’ye müzik yarışmalarında uluslararası anlamda ilk birinciliği getiren isim. Bir çok ünlü ismin müzik direktörü. Uzun yıllardır MFÖ ile birlikte sahne çalışmaları devam ediyor. Şu anda ise gönlünde her zaman yatan müziği, Rock’ı Tehlikeli Madde adıyla kurdukları grupta yapıyor. Tehlikeli Madde yaptığı coverlar ile eski dönem Rock’ı modernize ederek, işte Rock budur dedirtiyor… Rockerlar Tehlikeli Madde’yi mutlaka dinlemelisiniz…












Müziğe nasıl başladınız?


Ailem müziğe olan yeteneğimi, ben üç buçuk yaşında iken fark etmiş. Notaları takip edip, tempo tutuyormuşum. Zeki Müren’in bir 78’lik bir taş plağı varmış, onu dinleyip ağlarmışım. Duygusal bir çocuk olduğum için müzisyen olabileceğimi düşünmüşler. Babam bendeki müzik ve ritim kulağını keşfedince beni dönemin konservatuar müdürünün yanına götürmüş. Konservatuarda beni sınava almışlar ve kazanmışım. Benim kulağım Absolute’tur .






“Parmaklarım çok küçük olduğu için solfej ile eğitime başlamıştım”






Ne demektir Absolute kulak?


Her türlü sesi duyma yeteneğidir. Müzisyenlerde ritim duygusu ve sesleri ayırt edebilme yeteneği ayrı ayrı bulunur. Bu iki kavram farklıdır. Bende ikisin de fazlasıyla mevcut bulunduğunu tespit etmişler. Bunun üzerine istisnai bir şekilde dört buçuk yaşında konservatuara piyano, bölümüne girdim. Hatta parmaklarım çok küçük olduğu için solfej ile eğitime başlamıştım. Sınıfları ikişer, ikişer atladım. Ortaokula başladığımda piyano bölümünün sonuna gelmiştim.






Okuma yazma öğrenmeden nota okumayı öğrendiniz …


Aslında ben okuma yazmayı da üç buçuk yaşında öğrenmişim. Daha okula gitmeden ansiklopedilerin yarısını devirmişim.






“Arkdaşlardan borç harç toplayarak kendime Framous marka bir gitar aldım”






Piyano dışında farklı enstrümanlara da ilginiz oldu mu?


Underground müziğe de ilgi duyuyordum. Led Zeplin, Deep Purple, gibi gruplar vardı. Gitar ağırlıklı müzikler yapıyorlardı. Ben de benim enstrümanım gitar demeye başladım. Arkadaşlardan borç harç toplayarak kendime Framous marka bir gitar aldım. Kulağım çok iyiydi. Saza hakim olmak olmasa da, adresleri ile tanıştım. Ancak tekniğim yetmiyordu. Piyanoyu bırakıp üç sene boyunca çalmadım. İstediğim sesleri gitarda çıkaramayınca da piyanoya geri döndüm.






“Grubun orgcusu kaçmış. Kaçan Orgcu da Garo Mafyan”














Zamanında Garo Mafyan kaçmış, onun yerine gruba siz gelmişsiniz. Doğru mu?


Nino Ferrer diye Fransız bir şarkıcının Mirza isimli bir parçası vardı. Orada ilahi bir org sesi geliyordu. “ Vay canına!” dedim. Müzik mağazalarını gezip parçada çalan Hammered marka orgu aramaya başladım. Bulamadım tabii ki. Türkiye’deki en iyi orgdan sivrisinek vızıltısı gibi bir ses çıkıyordu. Bana Barok Altılısı diye bir gruptan bahsettiler. Grubun orgcusu kaçmış. Kaçan Orgcu da Garo Mafyan. Orgcu arıyorlarmış. Aslında bu tabiri de pek sevmem ya! Ancak o zamanlar öyle deniliyordu. Orgları da Hammered markaydı. Böylece aradığım orgu bulmuş oldum. Benim önüme nota koydular, anlayamıyordum. Müzikte Armoni şifre diye bir şey vardır.






Nota okumaktan farkı nedir armoni şifrenin?


Armoni şifrede her harfin bir karşılığı vardır armonik sisteme göre. Ben hiçbir şekilde anlamıyordum Notaları basmasına basıyorum ama armoni şifre karşıma geldiği zorlanıyordum. Fakat bendeki ışığı görmüş olsalar gerek, bu çocuğu yola getiririz dediler. Bu arada Adil Aktunç’da gruptaydı biz de çalışmalara başladık. Adil beni org ile grubun repertuarlarına çalıştırıyordu.






“Adil’i gruptan nasıl ayağını kaydırır da Özkan’ı alırız diye düşünüyorum.”






Bir el alışkanlığınız var ayrıca…


Türkiye’de Hammered yoktu, kimse görmemiş böyle bir şey. Rüyada gibiydim. Adil’in bu konuda büyük desteğini gördüm. Bu arada benim başka bir grubum daha vardı. Orada da M.F.Ö’den Özkan ile aynı gruptayım. Özkan da bizim grupta bas çalıyor ve benim de çok iyi bir arkadaşımdı. Çok da beğeniyorum Özkan’ın çaldığı bası… Ben de gruba dahil olup olmama aşamasındayım ve Adil’i gruptan nasıl ayağını kaydırır da Özkan’ı alırız diye düşünüyordum.






Adil Aktunç’u gruptan ekarte etme düşüncenizi gerçekleştirebildiniz mi?


Özkan bana soruyordu, ben de “Parçalar enkaz zaten, muhakkak bir yolunu bulur seni de alırız gruba” diyordum… Çalmaya başladıktan sonra gördüm ki; durum hiç de benim düşündüğüm gibi değil. Parçaların farklı ve modern, başka bir müzik kalitesi var. Adil’in zamanlaması, tuşesi ve enstrümanına hakimiyeti çok iyi. Dedim ki; “Vay canına, Özkan böyle çalamıyor ki!”. Adil’i dinledikçe önünde saygı ile eğildim. Sonra Özkan ile konuştum “Özkancığım havada bulut, sen bu işi unut” dedim.






“O dönemde yüreğimi biraz acıtan bir olay ile karşılaştım.”






Daha sonra neler yaptınız?


Zaten o dönemde süratle yol almıştım. Artık elimin altında orkestra da vardı. Yazıyordum, çiziyordum. Yurdaer Doğulu ile çalışıyordum. Parçaların düzenlemelerini yapıyordum. O dönemde yüreğimi biraz acıtan bir olay ile karşılaştım.






Nedir bu olay?


45’likler vardı bizim zamanımızda. Ben de aranjmanları yapıyordum. Ancak plaklarda adım yazmıyordu. Yurdaer ağabeye sorduğumda bana matbaadan kaynaklanan bir hata olduğunu söylüyordu. O dönemde telif hakları da yoktu. Ben sadece isim yapmak istiyordum, maddi olarak bir isteğim yoktu. Amacım adımı duyurmak ve tanınmaktı. Bir süre sonra bazı plaklarda adım geçmeye başladı. Daha sonra stüdyo müzisyenliğine adım attım. Sonra dönemin ünlü aranjörleri kayıtlarında beni çağırmaya başladılar.






Fikret Kızılok ile de müzik adına bir beraberliğiniz olmuştu…


Fikret Kızılok ile de o dönemde tanışmıştım. Birlikte Tehlikeli Madde diye bir grup kurduk. İsmi Tehlikeli Madde’ydi ama tehlikeli bir müzik yapmıyorduk. Fikret Kızılok’un bana en büyük katkısı Timur Selçuk ile tanışmış olmamı sağlamıştır. Timur Selçuk bu ülkede takdir ettiğim ender müzisyenlerden biridir. Çok iyi dost ve arkadaş olduk. Tekniğim ve kulağım çok iyi olduğu için aklınıza gelebilecek her aranjör ile çalıştım. Rocker dönemim bir buçuk sene sürdü ve ben de eski çalışmalarıma devam ettim.






Eurovision çalışmalarınız ne zaman başladı?


1979 senesinde Eurovision’a bir beste yaptım. Şarkıcı olarak Çetin Alp’i seçmiştim şarkıcı olarak. 214 parça arasında birinci oldu. Ancak finalde birinci olamadım ve Türkiye farklı bir parça ile katıldı. Ben de o zaman beddua ettim. “Ben yarışmaya katılamıyorum, inşallah onlar da katılamaz ” diye. Arap- İsrail savaşı patlak verdi. TRT bu sene Eurovision’a katılmıyorum diye karar aldı.






“Eurovision tarihinin en genç orkestra şefi”






Sizi pek kızdırmamak gerek…


Eveet… Bana yar olmadı kimseye yar olmasın… Sonra seksen yılında beni çok başarılı buldular. Hatta gazetelerde yazdı “Eurovision tarihinin en genç orkestra şefi” diye. Seksen yılında beni Ajda Pekkan’a besteci olarak seçtiler. Beş tane besteci seçilmiştik ama benim bestem yerine Petrol birinci oldu. Kuzgun’a yavrusu anka görünürmüş, ben de çok beğeniyordum parçamı, Ajda da öyle ama olmadı.






“Ülkeye ilk uluslar arası anlamda birincilik getiren müzisyenim.”






Yine beddua etmediniz değil mi?


Bu sefer etmedim ama şarkıya Mercedes’in at arabası ile çekildiği bir klip yaptılar. Avrupa kamuoyunda büyük tepki gördüğü için Ajda o sene pek başarılı olamadı. Kuşadası Altın Güvercin müzik yarışmasına 15-16 sene hem orkestra şefi olarak hem de besteci aranjör olarak katıldım. Uluslararası Çeşme Müzik Yarışması dört beş sene kadar yapıldı. Ülke adına iki birinciliğim oldu. Parçanın birini Neco, diğerini de aşkın Nur Yengi söylemişti. Ülkeye ilk uluslar arası anlamda birincilik getiren müzisyenim. TRT kurumu da beni hem şef, besteci ve aranjör olarak seçti. Diğer yarışmacıların tepkisi yünden bestecilikten feragat ettim.






Yeni bir albüm düşünüyor musunuz?


Yeni bir albüm yapmam ama single çıkarmayı düşünüyorum. Müzik direktörlüğünü yaptığım bir iki grup var. Turhan Yükseler Band ve Kapris.






Benim Rock müziğe ayrı bir ilgim var dediniz. Bir Rock albümü düşünmez misiniz?


Fikret Kızılok ile kurduğumuz Tehlikeli Madde, tehlikesiz olarak kaldığı ve grubun isim babası ben olduğum için, bu grubu yeniden kurma kararı aldım. Ülkemizin önde gelen enstrümanistleri ile birlikte bir grup oluşturduk. Hendrix’i coverlayıp kendimize göre bir repertuar yaptık. Çok az da Deep Purple var içinde. Bu isimler benim gençliğimin ilahlarıdır.






Grubunuzda kimler var?


Repertuarımız onların şarkılarından oluşuyor. Klavyede ben, Basta İsmail Soyberk Davulda Bülent Ay, Gitar Uluğ Özkan. Gitar Vokalde Çağdaş Özmen bulunuyor. Geçmişlerin soundunu günümüz ile yansıtıyoruz. İki parçalık bir single hazırlayacağız. Kadıköy Woodstock’da konserlerimiz oldu. Olumlu tepkiler aldık. Kaliteli bir grup ve çalışmalarımızı sürdüreceğiz.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder