Bir düzlükte karşısına öfkeli bir hayvan çıkan bir yolcuya dair nicedir anlatılan bir Doğu meseli vardır. Hayvandan kaçan adam kurumuş bir kuyunun içine girer, ama aşağı baktığında kuyunun dibinde ağzını açmış kendisini yutmaya hazırlanan bir ejderha görür. Talihsiz adam öfkeli hayvan tarafından öldürülmekten korkusuyla ne kuyudan dışarı çıkabildiği, ne de ejderha tarafından yenilmekten korkusu nedeniyle kuyunun dibine inebildiğinden, kuyunun içindeki bir çatlaktaki bir dalı yakalar ve ona tutunur. Ellerinde gitgide güç kalmamakta, o da az sonra kendisini yukarıda ve aşağıda bekleyen ölüme boyun eğmek zorunda kalacağını düşünmekte, ama gene de dala sıkı sıkıya tutunmaya devam etmektedir. Derken iki fare görür. Bir siyah bir de beyaz fare. Fareler sürekli onun tutunduğu dalın üzerinde gezinmekte ve dalı kemirmektedirler. Az sonra dal kopacak ve adam da ejderhanın ağzının içine düşecektir. Yolcu bunu görür ve ölümden kurtuluş olmadığım anlar. Dala tutunmaya devam etmekte, ama aynı zamanda etrafına da bakınmaktadır. Dalın yapraklarında birkaç damla bal görür. Bal damlalarına diliyle uzanır ve onları yalamaya başlar. Ben de aynı şekilde hayatın dalına tutunmuştum, biliyordum ki ölüm ejderhası beni bekliyordu, ondan kaçış yoktu ve o beni paramparça edecekti. Böylesi bir işkencenin içine neden düştüğümü anlayamıyordum. Beni bir zamanlar avutan o balı yalamaya çalışıyordum, ama o bal bana artık bir tat vermiyordu ve o siyah-beyaz, gece-gündüz fareleri benim tutunduğum dalı kemirmeye devam ediyorlardı. Ejderhayı apaçık bir şekilde görebiliyordum ve baldan da artık bir tat alamaz olmuştum. Sadece, kendisinden kaçış olmayan o ejderhayı ve de fareleri görüyor, onlara odaklanmış olan bakışlarımı bir başka yana çeviremiyordum. Ve bu bir mesel de değil, herkesçe anlaşılabilecek, o çürütülemeyecek hakikatin ta kendisidir .
TOLSTOY. İTİRAFLARIM
HANDE.PATLAMIŞ MISIR VE KOLA
Bu hikayeyi okumayı da anlatmayı da oldum
olası sevmişimdir. Hepimizin hayatta ne yapacağını bilmediği durumlar, bir
şeyler yapsa bile artık ona hiçbir şeyin zevk vermediği anlar vardır. Hepimiz
en az bir kez aklımızdan ölme fikrini geçirmişizdir. Ama gariptir ki ölmekten
ölesiye korkarız. :)
Biz yaşamak için var olduk ve yaşamak
istiyoruz. Ama hiçbir şey hayalini kurduğumuz gibi olmuyor. Bu yazdığınız bir
kitabı sinemada izlemek gibi birşey. Asla sizin tasarladığınız gibi olmuyor ama
siz yinede izlemeye devam ediyorsunuz. Sizin tasarınız olduğu için hayatınıza
sahip çıkıyorsunuz. Beklide amacınız sadece para kazanmaktır. Tasarladığınız
şeyin nasıl yansıtıldığı sizin için önemli değil . Ya da eğlence. Beklide
sadece nasıl olacağını merak ettiniz. İnsanların ne düşündüğü de sizin için
önemli olabilir. Hayatınızı alkışlayacaklar mı? Yuhalayacaklar mı? Filme lanet
edip mi çıkacaklar bunu görmek istiyorsunuz. Bu hikâyedeki balı yalamak,
hayatınızın filmini izlerken patlamış mısır yemek gibi bir şey. Muhakkak
yanında tat verecek bir şeylerin olması şart. Mesela kola gibi. Ama her güzel
şey gibi onun da istenmeyen bir sürü etkisi vardır. Bir kere şişmanlatır, bolca
şeker ve asit barındırır, sonra meyan kökü ve fareler ile ilgili bir çok hikaye
vardır. Siyah ve beyaz fareler, burada da karşımıza çıkıyor. Hyatımızın her anında olduğu gibi. Yani sana güzel
gelen ve tat veren şey sonunda fazla kaçırırsan, nasıl içileceğini bilmezsen
sana zarar verir. Hayat size gaz ve şişkinlik yapabilir, güzel şeylere
susatabilir. Alacak paranız olmazsa yada
istediğniz şeyden kalmadıysa, herkes sizden önce davrandıysa elde edememek sizi
mutsuz edebilir. Patlamış mısırınızın yanında içecek bir şey yok. Su bile
alamadınız. İşte Kendi hayatınızın tuzu da ilk önce zevk verse de daha sonra
dayanılmaz hale de gelebilir. Sonuçta mısır tuzsuz,kola da şekersiz olmaz. Belki
mısırınız paylaşacak bir aileniz olur ya da eşiniz, sevgiliniz. Beklide yapayalnız
olursunuz. Belki böylesi hoşunuza gider ya da gitmez. Neyse konuyu daha fazla
karıştırıp içinden çıkılmaz hale getirmeyelim. Eminim ki Tolstoy’un bu yorumu
okuduktan sonra kemikleri sızlayacaktır. Ama amacım size sadece biraz bal
sunmaktı. Size dokunacak bir hikaye okudunuz yanında biraz benim WordCoke’umdan
için . Bal da patlamış mısır da güzeldir, yemesi zevklidir
ama hayatınızın ve izlediğiniz filmin konusuna bağlı. Umarım alkışlanacak bir
hayatınız olur. Yada olmasa da biliyorsunuz ki kör her zaman öldüğünde badem
gözlü olacak. Hepinizin badem gözlerinden öperim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder