21 Şubat 2012 Salı

SPORDA BİR EFSANE CAN BARTU



Fenerbahçe… Yani Can Bartu… Fenerbahçe Spor Kulübü tarihinde adı iki dalda yazılan tek isimdir… Sinyor Bartu, Sinyor Turco… Teknik çalımları, zarif oyunu ve farklı duruşuyla İtalya’da unutulmaz olmuştur. Türk sporunun Avrupa kapılarını aralamıştır. Spordaki başarıları hep ilklerle anılmıştır. Farklıdır, örnektir Can Bartu… Duayen, artık spor yazarlığı yapıyor. İnceliyor, eleştiriyor, arkadan gelenlere ağabeylik yapıyor… Bu sayıda biz O’nu yazdık. Sinyor’a sorduk… O yine orta sahadaydı, biz kalede…
Can Bartu bir efsane… Spor hayatına nasıl başladınız?
Basketbol milli takımında oynuyordum. Milli Takım’da ve Fenerbahçe’de oynarken zaten spor dünyasında ünlü bir ismim vardı. Futbolda da milli takımda oynadım. Futbola başladığımda, futbol sahalarının çamurlu olmasından başka futbola hiçbir yabancılık çekmedim.
Basketbol takımının oyun düzeninde göreviniz neydi?
Basketbolda forvet oynuyordum. Benim boyum basket oynadığım zamanlarda 1.79’du. O zamanlar Türkiye’de uzun boylu oyuncu pek yoktu. Milli takımdaki en uzun adam Altan’dı. Onun da boyu 1.98 di.
Sizin zamanınızda basketbolda tanınmış isimler kimlerdi?
Turhan Tezol, Yalçın Granit, Altan Dinçer, Yılmaz Gündüz, gibi pek çok iyi oyuncu vardı.
Neden basketbolu bırakıp futbola geçtiniz?
Ben zaten önceden de futbol oynuyordum. Beni zorla futbola geçirmek istediler. Basketbol oynamayı tercih ediyor, basketbolu yapıma daha uygun buluyordum. Elegan, şık bir spordur basketbol. Kapalı sahada oynamak, futbola göre daha rahattır. Gelen tekliflerden sonra kendimi profesyonel futbolun içinde buldum.
Futbola profesyonel olarak ne zaman başladınız?
Profesyonel futbola 16-17 yaşlarında başladım. 18 yaşına geldiğimde başarılarımdan dolayı milli takımda oynuyordum.
Hangi isimler vardı sizin döneminizde önemli futbolcular arasında?
Suat, Baba Recep, Kaleci Turgay Özcan, Metin Oktay, Yeter vardı. Daha sonra İtalya’ya transfer oldum.
“O zamanın dev takımı  HYPERLINK “http://tr.wikipedia.org/wiki/Csepel_SC” \o “Csepel SC” WMFC Csepel’den kaleci Gratis ve Bozic soyunma odasına gelip, beni tebrik ettiler.”
İtalya’ya transferiniz nasıl oldu?
Fenerbahçe’de oynarken lig şampiyonu olmuştuk. WMFC Csepel de Macar Macaristan’da şampiyon olmuştu. Biz de   HYPERLINK “http://tr.wikipedia.org/wiki/Csepel_SC” \o “Csepel SC” WMFC Csepel’i 3-2  yendik. O maçta çok iyi bir performans sergilemiştim.  O zamanın dev takımı  HYPERLINK “http://tr.wikipedia.org/wiki/Csepel_SC” \o “Csepel SC” WMFC Csepel’den kaleci Gratis, Bozic soyunma odasına gelip, beni tebrik ettiler. Fiorentina’nın antrenörü Gudi de beni izlemiş. Beni o maçtaki oyunumdan dolayı Fiorentina’ya transfer ettiler.
Metin’in de Palermo’ya gidişi sizinle örtüşüyor değil mi?
Metin Palermo’ya gitti ancak kısa bir süre sonra döndü. Onun tuhaf bir nostaljisi vardır. Metin’i de rahat da bırakmadılar orada. Metin’in oyun tarzı Palermo’ya uygun değildi.
Metin Oktay ile İtalya’da aynı sezonda beraber oynadınız mı?
Takımlarımız maç yaptılar ama ben o maçta sakatlandığım için oynayamadım. Biz o maçta onları büyük farkla yenmiştik.
Kaç sene oynadınız Fiorentina’da?
Fiorentina’da 3 sene, Lazzio da üç sene bir sene de Venedik’te oynadım.
“Rüzgârdan korunmak için formalarımızın içine gazete koyardık.”
Günümüz futbolu ile ilgili neler söylüyorsunuz?  O günden bugüne futbolda neler değişti?
Öncelikle stadyumlar değişti. Sahalar değişti. Şimdiki sahalara bakınca insan imreniyor.  İtalya’ya da zemin o dönemde de şimdiki gibiydi. Ancak Türkiye’de balçık çamurun içinde futbol oynuyorduk. Ayakkabılarımız kötüydü. Çiviler ayağımıza batardı. Formalarımız da kötüydü. Dönemin Mithat Paşa Stadyumu’nda Gazhane ( o dönemde Dolmabahçe Sarayına aydınlatma amacı ile kurulan yapı) tarafından rüzgâr eser, kıyafetlerimizden içimize geçerdi. Rüzgârdan korunmak için formalarımızın içine gazete koyardık. Koşarken hışırtılar çıkarırdık. Yanımıza gelenleri gazete sesinden bilirdik… Geceleri sahalarda ışıklandırma yoktu. Toplar eskimesin diye iç yağında yağlandırılır, ağırlıkları 15 kilo olurdu. Top değil gülle ile oynardık.
Geçmiş dönemden hatırlıyoruz, Beşiktaş Şeref stadında hafta iki kez idman yapardı. İtalya’da nasıldı?
O dönemde İtalya’da her gün idman yapardık. Ancak haftada bir gün maç olurdu. Biz Türkiye’de haftada iki kez maç yapıyorduk. Cumartesi, Pazar oynuyorduk ve Çarşamba günü de kupa maçı oynuyorduk. Salı, Perşembe günleri de idman yapıyorduk. Tabi ki kupa maçı yoksa yine iki idman oluyordu.
Bu futbolunuza da tesir ediyordu herhalde… Fazla çalışamadan sahaya çıkıyordunuz…
Sahalar yapılıp, iyi antrenörler gelince ve lig fikstürü düzgün olunca futbol da değişti. Her gün antrenman yapılmaya başlandı. Sezon başında İtalya’da günde iki antrenman yapılırdı. Şimdi Türkiye liglerinde de bu şekilde idman yapılıyor.
“Fenerbahçe’de bizim star oyuncumuz yok.”
Günümüz Fenerbahçe’sinden, günümüz liginden bahsedelim.
Fenerbahçe’de bizim star oyuncumuz yok. Bir tane eli ayağı düzgün, iyi futbolcu yok. Sadece Gökhan Gönül ve kaleci Volkan Avrupa’da oynayabilecek düzeydeler. Diğerlerinin oynaması mümkün değil. Yabancı futbolcular  hariç… Bu bakımdan milli takımımızın bir şey yapması şansa kalmış durumda. Liglerimizde star oyuncumuz az.
Fenerbahçe geçen sene de şampiyonluğu finalde kaybetmişti. … Bu sene şampiyon oldu. Neler söyleyeceksiniz?
Fenerbahçe için önemli maçtı. Fenerbahçe’nin önünde iki örnek vardı. Birinde Trabzonspor ile burada beraber kalmış ve Bursaspor şampiyon olmuştu. Diğeri de Denizli maçıydı. 16 dakika uzamıştı.  Denizli maçında kalecinin sarası var zannettim. Afrika’da bir takımında kalecisiydi. İkide bir yatıyordu. Bu kadar çok yatar mı insan? Ve kaçan iki şampiyonluktan sonra bu sene şampiyon olduk. Bütün camia gibi bende çok mutluyum.
“Fenerbahçe’miz de bu sene şampiyon oldu herkes çok mutlu.”
Başkan Aziz Yıldırım için neler söyleyeceksiniz?
Fenerbahçe Başkanı diktatördür ama bu işi fevkalade iyi yapan bir adamdır. Bu kadar tesis yaptı. Stadyumu devletten bir kuruş para almadan yeniledi. Topuk yaylasında müthiş bir otel ve tesis yapılıyor. Beş tane ayrı okul yapıyor.  Fenerbahçemiz bu sene şampiyon oldu herkes çok mutlu.
“Trabzonspor’un ağlamasına hiç gerek yok.”
Gönüllerin şampiyonu Trabzonspor için neler söyleyeceksiniz?
Trabzonspor’un ağlamasına hiç gerek yok. Sezonun ilk devresinde dokuz puan öndeydi. İkinci sezon rezalet bir halde oynadılar. Şampiyonluğu kendileri kaybetti.
Sizce Fenerbahçe nasıldı?
İlk devredeki Fenerbahçe fevkalade kötü oynadı. Zaten Fenerbahçe’nin zaafı ve beceriksizliği orta sahasından kaynaklanıyor. Bir takımın orta sahası kötü olunca; isterse dünyanın en iyi forvetlerini alsın çalıştıramaz. İşte Fenerbahçe’de bu yok. Ne yaptılar? Eskiden koşamıyorlardı. Koşmaya, mücadele etmeye başladılar. Birazda şansları yaver gitti ve averaj ile öne geçtiler. Kaybeden Trabzonspor oldu. Dokuz puan öndeydi. Doğru dürüst çalışıp bu avantajını kaybetmeyecekti. Şimdi ağlamasının hiçbir gereği yok. En iyi mücadeleyi veren takımdı. Yedi tane maçı 88. dakikadan sonra kazanmış. Biraz da şansı da yaver gitmiş. Çok iyi oynadığından dolayı kazanmamış. Nasıl Fenerbahçe ilk yarıda rezalet bir oyun sergilediyse. Trabzonspor da ikinci yarıda dokuz puan avantajını, oynadığı bu rezalet oyun ile kaybetti. Hatayı biraz da kendine arasın. Trabzon’un başkanı benim arkadaşım. Fevkalade iyi bir insandır. Şenol Güneş maçta kalp krizi geçirecek diye korktum. O kadar stres halindeydi ki kenarda. Aykut Kocaman ise buz gibiydi.  Gol atılıyor tepki yok. Gol yeniyor yine tepki yok. Bu iyi bir şey değil. Takıma ruhunu vereceksin.
Yılmaz Vural’ı nasıl buluyorsunuz?
O biraz şovmen… Çok iyi bir çocuk… İyi bir antrenör… Onun talihsizliği de hep küme düşen takımlarda olması.
“Fenerbahçe farklıdır. Ya içinden bir adam gelecek ya da dışarıdan alacak”
Fenerbahçe’ye gelmek istiyordu. Gelemedi…
Fenerbahçe farklıdır. Ya içinden bir adam gelecek ya da dışarıdan alacak. Bugüne kadar hep dışarıdan adam almıştır.
Yabancı hoca hakkında şöyle bir düşünce vardı; Türk futbolcusu, Türk hocayı dinlemiyordu. Yabancı Hoca’yı dinliyordu.”Fatih Terim ve Mustafa Denizli bu düşünceyi aştı.
Aştı mı, aşmadı mı onu da bilmiyorum. Oyuncu, yerli hocanın üstünde bir futbol oynuyorsa, kariyeri ondan daha iyi ise, hocayı dinlemeyebiliyor. Yabancı hocadan ise çekiniyorlar.
Yabancı hocanın kariyerine bakmıyorlar…
Ondan daha iyi oyuncu olup olmadığı futbolcu için önemli olmuyor. Bilgi öne çıkıyor… Mesela Fatih terim Hakan’a jeep hediye edecekmiş, etmemiş büyük sorunlar olmuştu o zaman. Belki de Hakan bu yüzden Avrupa’ya gitti.
Beşiktaş’ın durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Yabancı ve iyi futbolcular var.
Bir takımda tek başına iyi bir futbolcu tabiî ki çok iyi bir güç… Ancak futbolcunun takımla beraber oynaması gerekiyor. Futbolcu takımın içinde maestro gibi olmalı…
Hagi gibi mi?
O dönemde Galatasaray’da çok iyi bir takım vardı. Orta sahası, defansı, kalecisi iyiydi. Taferel iyiydi. Brezilya milli takımındaydı. Popescu denilen adam Hagi’den daha önemli biriydi. Barcelona’nın takım kaptanıydı. Takım çok önemlidir. İyi oyunculara yardımcı olacak yetenekte oyuncuların da takımda olması gerekir. Aksi takdirde, iyi oyuncu yeteneklerini göstermek istiyor ve istediklerini yapamayınca daha çok sinirleniyor. Bütün bunları organize edecek kişi antrenördür.
“Yalnız hakem ile konuşan bir basınımız var. Herkes televizyona çıkıp hakemi eleştiriyor.”
Kötü giden maçlarda en çok hakem eleştirilir bu konuda ne demek istersiniz?
Bir de Türk futbolu için en önemli şey şudur; federasyon ve basın görevini bilmelidir. Yalnız hakem ile konuşan bir basınımız var. Herkes televizyona çıkıp hakemi eleştiriyor. Futbolcusu, antrenörü… Yurt dışında hakemi eleştiremezsiniz. Üç tane penaltı veriyor diye hakeme kızıyorlar ve “ben hayatımda üç tane penaltı görmedim” diyorlar. Senin oynadığın takımda penaltı yapılmamışsa hakem ne yapsın? Var ki veriyor. Ayrıca Top ile faulün bir alakası da yoktur. Bunu da karıştırıyorlar.
Bir misal verebilir misiniz?
Burada korner ve yan toplarda futbolcuyu tuttuğunuz zaman yasal oluyor. Faul verilmiyor. Bununda çözümü formaların lastikli olmasıdır. Formaları çekince uzayacak. Güreş oluyor, göğüs çaprazına giriliyor. Bunların hepsi fauldur. Porto’nun final maçını izledim. Kimse kimseyi tutmadı bile.
Tayfur Havuççu gelecek sene Beşiktaş’ın ağırlığını kaldırabilir mi?
Şansı varsa kaldırır. Tayfur da potansiyel var. Beşiktaş hep başka takımlardan ıskarta oyuncuları alıyor. Beni rahatsız eden şu… Bir sürü iyi oyuncu var piyasada son dönemleri gelmiş. Yurt dışından oyuncular bunlar. Ucuz diye bizimkiler alıyor. Sakatlandığı zaman aylarca maçta oynayamıyor
Fatih Terim’li Galatasaray neler yapar.
Bence iyi olur. Ancak şampiyon olamadım diye antrenörü göndermekte yanlış. Biraz sabırlı olmak lazım… Fatih Terim, kulübün üstüne çıkmaya çalışan bir adamdı. Ama şimdi olgulaşmıştır. Başarılı olacağını düşünüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder