21 Şubat 2012 Salı

SADECE BİR MEKTUP- ÖZER BERKAY



Bundan uzun yıllar önce “ Galatasaray Sevgisi” başlığını taşıyan bir mektup, Galatasaraylıların evlerinin posta kutularına ulaştı. Mektup senelerce birlikte okuyan ama hayatın düzeni içerisinde uzaklaşan arkadaşları bir araya getirdi…

Bu mektuplar o gün yüz yirmi kişiyi bir araya topladı… Bu sayı gün geçtikçe dört bine kadar ulaştı… Eski arkadaşlar, sadece Özer Berkay’ın duyguları düşünceleri, edebiyatı, felsefeyi, şiiri. Galatasaray’ın sorunlarını, çözüm önerilerini tutkuyla anlatan mektupları ile birleşti…
Özer Berkay, Galatasaray’ın sevgi meleği, sadece bir mektubun insanların hayatını nasıl değiştirebileceğinin bir göstergesi. Amaç ise yalnızca dayanışma ve arkadaşlık…  Özer Berkay’ın İçindeki bu sevgi hiç bitmeyecek…
“Galatasaray Lisesi Mezunuyum”
Özer Berkay Kimdir?
Ben 1932 İstanbul doğumluyum. Babam İstiklal savaşı gazilerinden emekli bir Albay Gazi Berkay’dır. Galatasaray Lisesi Mezunuyum. Galatasaray Lisesini bitirdikten sonra Hukuk fakültesini kazandım. Ancak maddi durumumuzdan dolayı çalışmak zorundaydım. O zaman Hilton oteli yeni açılmıştı bende gidip oraya başvurdum. Başvurumu yaşımdan dolayı garip karşılasalar da, beni şirin tavırlarımdan dolayı iyi bir işe aldılar. Orada yükselerek Gece Müdürü oldum. Daha sonra askere gittim. Dönüşte İngiliz Hava Yolları ile çalıştım. Hava yollarından sonra seyahat acenteliği işinde çalıştım Amerikan Ekspres’te. Turizm camiasında önemli bir isim haline geldim hatta ilk kurucularındanım diyebilirim…
“Ben insanları seviyorum ve herkesin benden çok bildiği bir şey vardır diye düşünüyorum…”
Turizm işinden Günaydın Gazetesi’ne geçişiniz nasıl oldu?
Bir gün daha önce Hilton’da tanıştığımız Haldun Simavi Bey bana gazetede iş teklif etti ve Günaydın’da onun ile uzun seneler çalıştım. Bugüne kadar başarılı iş deneyimlerim oldu ve hep aktif bir adamdım. Kendimi yetiştirdim. Dünyaya hep farklı bir göz ile baktım. Bunun üzerine kaliteli iş hayatı gelince de, ben bambaşka garip bir adam oldum.  İnsan bildikçe, yaşadıkça öğrenecek ne kadar çok şeyi olduğunun farkına varıyor. Ben insanları seviyorum ve herkesin benden çok bildiği bir şey vardır diye düşünüyorum…
“eğer beni ödüllendirmek isterseniz bu bahçeye memlekete insanlığa hayırlı bir mektep yaptırın padişahım”
Biraz da Galatasaray Lisesinden bahseder misiniz? Güzel bir efsanesi var, bir de sizden dinleyelim…
Galatasaray lisesinin tarihi Gül Baba efsanesine dayanır… Evliya Çelebi’nin aktardığı üzere; II. Beyazıt (1481 – 1512) bir kış günü Galata sırtlarında avlanırken son derece bakımlı büyük bir bahçe içinde köhnemiş küçücük bir kulübe görür. Bahçede de nadide güller görür. Güllerin rengi efsaneye göre sarı ve kırmızıdır. Gül Baba padişaha da bu güllerden hediye eder. Kulübenin sahibi Gül Baba ile tanışan padişah, bahçeye gösterdiği özenden ve kendisini en iyi şekilde ağırlamasından dolayı Gül Baba’yı ödüllendirmek ister ve Gül Baba’da padişaha “eğer beni ödüllendirmek isterseniz bu bahçeye memlekete insanlığa hayırlı bir mektep yaptırın padişahım” der. Padişah da Gül Baba’nın isteğini gerçekleştirip, bahçeye devlet adamları yetiştiren bir okul kurar. Bu okul Galatasaray Lisesidir. Daha sonra zamanla bu okul değişerek bugünkü halini alıyor.
“Galatasaraylı arkadaşlarımı bir araya getirmek için yıllarımı verdim ve yine olsa yine yaparım…”
Sizde bir Galatasaray Lisesi Mezunusunuz. Galatasaraylılar camiasını bir araya topladınız…
Galatasaray Liseli olmak bir onurdur. Ben aynı zamanda Galatasaray Divan Kurulu üyesi ve Gatasaraylı Ablalar ve Ağabeyler Derneğinin Kurucusuyum…Bende hep bu onuru ve sevgiyi yüreğimde taşıdım. Galatasaraylı arkadaşlarımı bir araya getirmek için yıllarımı verdim ve yine olsa yine yaparım…
Mektuplaşmalar nasıl doğdu?
Galatasaray’ı bitirip iş hayatına girdikten sonra, kendimi yalnız hissettim. Yıllarca yatılı okumuştum, tüm çevrem okuldandı. Arkadaşlarımı özlemiştim. Okula gittim ve okuldan arkadaşlarımın adreslerini aldım. Evimde eski bir daktilo vardı ve mektupları onun ile yazıp gönderdim.  80 kişiye yazmıştım Bir restoranda yer ayarladım. İki kişi hariç hepsi geldi. Hep birlikte yemek yedik.
“Değişmiştik. Ancak birbirimizi görmekten mutluyduk.”
Eski arkadaşlar ile bir araya gelmek sizi nasıl hissettirdi?
Değişmiştik. Ancak birbirimizi görmekten mutluyduk. Buluştuğumuz arkadaşlarımız, diğer arkadaşlarına da haber vermişler. Bana bu arkadaşların isimleri de geldi ve hepsine mektup gönderdim. İkinci buluşmada sayımız 120 ye çıktı. Daha sonra herkese düzenli olarak mektup yazmaya başladım. Bir sayfalık mektubu üç ay sonra altı sayfaya çıkardım. Fotokopi ile çoğaltıyordum adresleri elle kendim yazıyordum. İşin içinde duygu da vardı.
Mektuplar gelmeye başlayınca ne oldu?
Arkadaşlarımın teşekkürleri takdirleri başladı. Çok mutlu olmuşlardı. O kadar güzel mektuplar geldi ki, eminim cumhurbaşkanı bile böyle güzel mektuplar almamıştır. Gelen mektuplar bana heyecan veriyor, daha istekli oluyordum. Bana gelen yazıları da mektuplarıma eklemeye başladım.
“Sadece bir mektup ile başlayan serüven ile Galatasaray adasını aldık… Toplantılarımızı artık burada yapacaktık.”
Sadece sınıf arkadaşları ile mi toplandınız?
Bir kişi, on bin kişi, yüz bin kişi olabiliyor. Sadece biz değil, bizim ağabeylerimiz de, bizden sonraki kardeşlerimiz de aynı yalnızlık içindeydi. Onlara da ulaştık. Galatasaray camiasının o zaman toplanacak hiçbir yeri yoktu. Daha Ali Sami Yen bile yapılmamıştı. Ancak dışarıda bir lokantada gidip yemek yiyebiliyorduk. Daha sonra 500-600 kişiye ulaştık. Yer bulamayınca Necdet Çobanlı adlı arkadaşımız bir arsa buldu. Aramızda para topladık. Bu şimdiki Galatasaray Adasıdır. Mustafa Vacit Yalman, Kemal Onar gibi beş altı kişi toplanarak bu adayı aldılar. Toplantılarımızı orada yapmaya başladık… Daha sonra tesislerimiz gittikçe artarak bugünkü halini aldı.
Seksen kişi ile başlayan toplantılarınız büyük kitlelere ulaştı…
Mektuplarda rekorum 3500-4000 adete kadar ulaştı. Böylece yıllarca 112 sayı çıkardım. Önceleri daktiloda yazıyordum. Sonra baskıya geçtim. Bir ara kurumsallaşsın diye bir şirket kurup dergiyi çıkarmamı tavsiye ettiler olmadı…
“Bir mektup binlerce kişinin hayatını değiştirebilir…”
Şimdi hala devam ediyor musunuz?
Eskisi gibi dergi şeklinde olmasa da arkadaşlarım ile iletişimimi mektuplarımı hiç kesmedim. Ben kendi imkânlarım ile belli bir yere kadar yetişebiliyorum. Arkadaşlarımın desteği ile pek çok engeli aştım. Biz güzel bir dayanışma örneği sergiledik ve bugünlere kadar geldik. Camiamızı kendi çabalarımız ile genişlettik. Bir mektup ile binlerce kişi bir araya toplandı. Sadece mektup deyip geçmemek lazım… Bir mektup binlerce kişinin hayatını değiştirebilir…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder