30 Ağustos 2010 Pazartesi

SURLAR


İnsanlık yerleşik düzene geçtiğinden beri.kendine çeşitli korunma yolları aradı. Bahçelerini korumak için çitler, evlerini korumak için duvarlar,krallıklarını korumak için surlar ördüler.İstanbul kurulurken dört bir yanını düşman istilasından korunmak için surlarla çevirdiler. Çinliler Moğol istilasından kurtulabilmek için çin seddini kurdu. Ne kadar korunak yaptılarsa o kadar çok saldırıya maruz kaldılar. Saldırıya maruz kaldıkça korunaklarını daha da güçlendirdiler. Bireyler içinde aynı şey söz konusu. Dış dünyadan ne kadar darbe alırlarsa kendilerine o denli savunma mekanizmaları geliştirdiler. Savunma mekanizmaları geliştikçe darbelere karşı daha güçsüz hale geldiler. Kendi dışlarına ördükleri kabuklarına güvenip, içlerinde daha çok yalnızlaşıp daha da kırılganlaştılar. Kırılganlıştıkça daha güçlü kabuklar örmeye başladılar. En sonunda kendi ördükleri kabuklarında, yapayalnız kendilerinden bile korkar durumda kaldılar. Çevremize kabuklar örmek yerine karakterimizi kabuklaştırıp sağlamlaştırmalı. Hayat hepimizin önüne birçok engel çıkartıyor, görünürde bunları aşmış gibi olsakta içimizde bitirmek oldukça uzun bir vaktimizi alıyor. Bazen ise biz varoldukça içimizde bununla savaşmaya devam ediyoruz. Bu duygudan kurtukmak için çeşitli çıkış yolları arıyoruz. Çıkış yolları ararken kendimize savunma mekanizmaları oluşturuyoruz. Kimimiz içine kapanmayı seçiyor. Kimimiz hırçınlaşıyor. Ya da delililiğe vuruyoruz. Sorunları görmezden gelmek bunun en kolay yolu. Bu da bizi sorunlarla uğraşmak yerine kendimize görünmez kalkanlar yapmaya itiyor. Bize de sadece onların ardına sığınmak kalıyor. Bir sorun var ise; ilk önce onu kabul etmeli, daha sonra çıkış yolları aramalı, makul ve halledeci çözümler bulmalı. Elimizden gelmeyecek bir şey ise onu kabul etmeliyiz.

Hayatta bir çok şey bizim istediğimiz gibi olmuyor. İstediğimiz yere gidemiyoruz, istediğimiz filmi izleyemiyoruz, Canımızın istediği zaman ayaklarımızı uzatamıyoruz,istediğimiz insanlarla birlikte olamıyoruz. İstediklerimiz olsa da bizim istediğimiz gibi olmuyor. Her şeyin başı bunu kabullenmekten geçiyor hayatı insanları tüm ,gerçekleri tüm çıplaklığıyla görüp kabul etmekten. Kimseyi yaptıkları ile yargılayamayız. Her insan kendi birikimine ve içinde bulunduğu koşullara göre şekillenir. Hayat önümüze olmadık şeyler çıkartabilir, ne kadar hazırlıklı olsakta ayağımız tökezleyebilir. Ayağımızın tökezleyebileceğinide kabul etmek gerekli. Karşımıza çıkan problemi en iyi şekil değerlendirip tüm yolları ve davranışımızın getireceği sonuçları göz önünde tutmalıyız. . İyi ya da kötüyü seçmek bize kalmış. Ki iyilikte kötülükte senin yaşantınla ve bakış açınla değerlendirilir. Hiçbir şey için genel kanılara varmak mümkün değil. Dosteyevskinin suç ve cezasında ki raskolnikov gibi kendi doğrunu yaptığında bunun altından kalkamayacak durumdaysan ve getirdiği sonuçlarla yüzleşemeyeceksen baştan vazgeçmek en doğrusu olacaktır. Herşeyi olduğu gibi kabul edip yaptığınla ilgili fazla soru sormadan sadece içinden geleni yapacaksan ve sonucu ne olursa olsun bu sonuç senin düşündüğün ve kabul ettiğin sonuçlardan biriyse, hayıflanmanın bir mantığı yok. İnsanları zaten en çok beklenmedik şeyler yıkar. Her türlü soruna karşı hazırlıklıkysan seni belki birazcık sarsacaktır ancak sadece ayağının tökezlemesine neden olur seni düşürmez,yada süründürmez. Olabilecekler hakkında fikir sahibi olmak için illa da o olayları yaşamak gerekmiyor. Gerek çeveremizde yaşadıklarımız, gerekse okuduklarımız,başımıza gelmesede olaylar hakkkında deneyim kazanmamıza neden olacaktır. Hiçbir zaman yaşamaktan korkmamalı. Maskeler yalnızca etrafınızdakiler için işe yarayabilir. Herzaman her istediğimizi yapamayabiliriz,bizim istediklerimiz başkalarının üzülmesine neden olacak şeyler olabilir. Ama bu senin hayatın, herşeyden önemli olan sensin. Önemli olan ilk şey senin mutluluğun. Sen belki onu üzerek daha da güçlenmesine, deneyim kazanmasına neden olacaksın. Her yönden yaklaşabilirsin başına gelen olayalara, sonuçlarına katlanabileceğin kadarıyla,... Yaptıklarına değeceğini düşünüyorsan eğer. Her insanın özgürlüğü başkasının özgürlüğünün başladığı noktada biter. Sen bu özgürlüğe müdahale etmeye, sınırlarını aşmaya yetecek gücü kendinde hissediyorsan eğer. Hissetmiyorsan olduğun gibi kal....

1 yorum:

  1. BUNU çokkk begendim handdeee gercekten bunlar senin yazilarinsa bir adim adip bunlari toplamaliisin ve bir kitap nebileyimm bisey yapmalisin hepsi ck etkileyici ama BUNU ben ck begendimmm .. eline sağlikk


    h.emre güven

    YanıtlaSil